23 Nisan 2024 Salı

Bir Garip Form

 

“Ben…”, dedi. 

“Ben bazı inatları hiç anlamıyorum.”

 Gözleri bir dizi anlamsız davranışa şahit olduğu için kısılmıştı. Gür saçlarının arasında kalan  yüzü kaskatı kesilmişti. Onu izlemek için kıvrılan sokak lambalarının kuvvetli ışığı teninden damla damla süzülüyordu. Yüzü sıcacıktı.

 Uzun saçlarını arkaya itip ellerini göğsüne vurdu. Anlattıkları sanki hiç duyulmuyordu. Sanki ses tellerinde saklı bir takım böcekler haykırışını engelliyordu. 

 “Kimse vazgeçemez birinden, benim vazgeçtiğim kadar!”

 Sessiz iniltisini bir tek zihni duydu. Şehrin kanalizasyonundan bir tuhaf kan pıhtısının sesi yükseliyordu. Demir kokan kanallardan gelen bu ıslak gürültü, kapıları aşındıran bir reddedişi, bir canavarın zorla doğuruluşunu hatırlatıyordu ona. 

 İfadesinin yokluğundan boğuluyordu artık. Kanın köpük köpük deliklerden sızdığı kanalizasyon kapaklarından birini açtı hiddetle. Kimsenin görmediğini ve bakmadığını bilerek çıkardı üstündekileri. Soğuk sokakta çırılçıplak kaldı. Kokusunun sindiği ne varsa attı kızılın fışkırdığı borunun içine. Ve hiç düşünmeden koştu daha ışıklı sokaklardan birine. Küf kokan binaların arasında kayboldu.

22 Nisan 2024 Pazartesi

Eve Dönüş Ritüeli

 

 Kalbimi havada tutuyorum. Atımının heyecanı yüzüme damlıyor. Kalabalığın arasından başka bir koku, başka bir yön yayılıyor. Hepimiz kızıl göğün coşkusunda uçuyoruz. 

 Kimi çıkarmış ciğerini emziriyor, kimi beyniyle bir çeşme başında sohbette. Ben daha fazla güneş görsün diye kaldırdım kalbi tutan kanlı elimi. Odaları kalbimin, sımsıcak şimdi. 

 Tanrı, kendini görerek isyan başlatan bizleri tedirginlikle izliyor olmalı. Kendini bilen için kurallar manasız, histe kazılı. Onaya ihtiyacı yok duygusuna dilini değdirmiş olanın. 

 “Ben şimdi, yeniden doğurduğum hislerimle kendime akıyor olacağım titreyerek.”

 Bundan daha öte bir kendini gerçekleştirme olamaz. Denemenin cesaretinde olmam bile yeterli. Diğer her şey gibi… Bende olanın, ciğerde, beyinde ve göğe kavuşturduğum kalbimde olanın yolu bana yeterli. Evdeyim.

19 Nisan 2024 Cuma

Kase

 

 Kocaman bir kase… İçi bomboş. Pürüzsüzlüğünde hiçliğin rüzgarları esiyor. Dokunan, boşluğun derinliğine çökecek sanki bu tuhaf, insan eli değmiş toprak parçasıyla birlikte. Ne göze çarpan bir özelliği ne de varlığına ihtiyaç var. Sadece varolmak için, nedensizce orada. 

 Şimdi onu alıp tüm gücümle duvara fırlatsam ve parçalanışını izlesem kocaman evrenin işleyişinde ne değişir? Entropinin yıkılmaz hızına bir katkım olur sadece. Kompleks bir yapıda gereksizce sıkıştırılan tüm o ufak parçalar etrafa yayılır rastgele. Ve bakanı rahatsız eden amansız boşluğu, hiçliği ortadan kalkar. “Keşke hiç yapılmasaymış...”, diye inleyen gözler huzura kavuşur. Bir manasızlık basitçe sona erer.

16 Nisan 2024 Salı

Dolanıklık

 

 Sana kelimeler yazıyorum. Kelimeler, gizlenmemiş, teslim olmanın ötesinde... Teslim olmak ne demek peki?

“Dinlendiğimi nasıl anlayacağım?”

 Söylediğim sözler güvenilir mi ki dinleyen de teslimiyetimi anlasın? Birbiriyle çok uzak mesafelerde, bilinen hızlardan da hızlı haberleşen o iki atom altı parçacıktan biri gibi sen de anlıyor musun benim hemen, şimdi nereye döneceğimi? 

  Teslim olmak en kolay yollardan da korkutucu. Ama bak, çabalıyorum. Sana küçük izler bırakıyor gibiyim. Nasıl vardığımı bilmediğim yerlerin yollarında izlerim var. Teslim olmak istiyorum teslim olacak kadar tutarlı olduğumu bildiğim anda. 

“Dostum A., beni seziyor musun? Yoksa dinlemek mi bu?”

 Yeşilin tonu değişiyor cumaları güneşin seyreldiği saatlerde. Sezmek mi? Dinlemek mi? 

 “Dostum A., beni biliyor musun seni bildiğim gibi? Yoksa asıl yanılgı ben miyim?”

 Aynı yer…Aynı yerde olmalıydık, ki o zaman da dokunarak emin olamazdım seni bildiğimden. Biz dolanık o iki parça mıyız rezonansında bilmenin? Kolay şeyleri karmaşıklaştırdığımı düşünme. Bak, ben sana hislerimi anlatıyorum belki hiç duyamayacağın şekilde. 

 Vurguladığım mesafeler özlemim, sorularım sana olan derin güvenim, haykırdığım kararsızlık zekana saygım… “Beni anlıyor musun?”, deyişlerim beni anlıyor olmana övgüm. Tam da bu yüzden korkmam dans etmekten. Bana paylaşmamı öneriyorsun. Bak, paylaşıyorum başarabildiğim kadar. Dans ediyorum his denilince aklıma dolan ifadelerle. Kendimde çözebildiğim kadarıyla yapıyorum bunu. Bilmeye çalıştığım kadarıyla... 

12 Nisan 2024 Cuma

Güneşli Bir Gün

  Herkes delirmiş olmalı. Gitsem de kalsam da bir tuhaf kaygı… Kimse kendi hayatından memnun değil ki bana o nitelikli duyguları beslesinler. 

 “Herkes aklını kaçırmış, en az benim kadar. Ama benim deliliğim tanımlanmış bir hüzünden mutluluğa dönüyor kuşkusuz. Benim sözlerimi söyleyeceğim birisi var. Olmayanların çelişkisindeki o koca mizahı görüyorum.”

 Karşımda genç bir kadın oturuyor. Zavallı kendini yaşlanmış sayıyor, yanındakini görmüyor. Kendi mutsuzluğu içinde beni mutsuz etmeye çalışıyor. Ama nasıl olduysa bağışıklık geliştirdim, artık benim hayatım hakkında söylenen o asılsız kehanetleri kabul etmiyorum. İstersem yaparım, başarırım biliyorum. Kıvrımlı hatlarımın, uzun saçlarımın hem kadınlarda hem de erkeklerde yarattığı korkunun farkındayım. İşte tam da bu yüzden sesli kahkahalarımı fırlatıveriyorum salonların en görkemli duvarlarına, inatlaşıp kalıyorum. 

 Tek gayesi kadınları yok etmek olan kadınlar, tek derdi erkekleri yok etmek olan kadınlar, ilgisini belli edemeyecek kadar özgüvensiz o adamlar, arada bir gelip kendini hatırlatan manipülatif asalaklar, tek yarışı hemcinsleri olan o erkekler ve kadın düşmanları… Ben bunların hiçbiri değilim. Üretiyorum. Bekleyin, yazdığım en iyi hikayeyi hazırlıyorum. Hem de bunu kendimi sevmeye çalışarak yapıyorum. Kimseyi referans almadan, sadece kendimle… Ayrıca öğrendiklerimi paylaşmak, kendi fikirlerimi ifade etmek için titreyen ellere ihtiyaç duymuyorum. Küçücük bir kadın olarak, büyük kalçalı, kırmızı rujlu bir kadın olarak, erkeklerin iktidarından bahsediyorum. Üzgünüm, sizi çözüyorum. 

“Ne önemli anneleriniz var be arkadaş! Benimki beni aldırmak için doktor doktor gezmek zorunda kalmıştı.”

  Onu ne vazgeçirdi bilmiyorum. Kim kimden vazgeçti ondan da emin değilim. Ben kendimden vazgeçmiyorum. Şimdi en kırmızı elbisemi giyip kendimi sokaklara atacağım. Kıvırıyor olmamla, kadın olmamla sorunu olanlar başka kaldırımdan yürüyebilirler. Hatta saklansınlar. Köşe bucak kaçsınlar, ben kendimi severek baş kaldırıyorum. Kendi evrenimdeki en derin isyanı kusuyorum. Ben ışıklı sonumu biliyorum. 

30 Mart 2024 Cumartesi

00:48

 

  Hasta olmak kanım şehri terk etmeden önce ya da bükülmek sonsuza dek… Hepsi ama hepsi içimde ve yalnızlığıma dair zavallı bir eğlence.

 Şimdi dostlarımın göğsünde ağır bir baş olsun istiyorum. Benim başım… Ve o tüm sıcacık yorganları şehrin, üstüme örtülsün. Üşüyorum. Yönünü unuttum özlemenin. Dostlarımın omzunu, annemin türküsünü, kardeşimin kahkahasını, sevgilinin ışıklı yüzünü özledim. Özledim.

21 Mart 2024 Perşembe

Kardeşlik

 

 Hepimizin ağzı açık... Boynumuz kırılacak sanki göğe bakmaktan. Gözlerimizin yuvaları kan doluyor. Bizim kanımız değil bu. Masmavi göğe asılı ay ışığından çığlıklar damlıyor.

 “Bu çok tuhaf bir yenilenme olacak! Dokunduğumda veya savaştığımda anlayacağım eksik parçasını tekliğin, yalnızlığın.”

  Yavaşça çıkardım üstümdekileri. Tırnaklarımla parçaladım göğsümü ve en derine indim. Kocaman bir boşluk bir kalp gibi hızla atıyordu içimde. Zihnimi en çok o acıtıyor, düşüncelerimi en çok o kurcalıyordu. 

 Sımsıkı yakalayarak çıkarttım boşluğu gövdemden. Bulanıklaştı gözlerim. Renkler karardı. Boşluk içimden çıkınca ağırlaştım, toprağa daha çok tutundu bedenim. Varlığım konusunda şüphelerim azaldı. 

  Ela gözleri ve incecik yüzüyle geçmişime dokunan genç kadına baktım. Ufacık elleri nazik bedenini kaşıyordu sanki. Onu durdurdum. Küçük bir çocukken veya ergenken durduğum gibi... Sarıldım. Benden korkmadığını biliyordum. 

 “Buna gerek yok kardeşim. Buna gerek yok.”