24 Nisan 2019 Çarşamba

Mekanlarda:Nisan



   Dişlerimi gıcırdatıyorum. Nisan kötü bir ay... Böyle derin bir kasılmanın ortasında çalkalanmamın tek nedeni bu. Çaresizliği kaldıramadığım için mi kıvranıyorum yoksa yaşadığım kayıp mı beni kanatıyor anlamış değilim. Aradan iki yıl geçti. Bir duygunun ağırlığı nasıl aynı günki gibi taze kalabilir. Öyle bir şey ki, boynuna ipi geçirip vazgeçen, ardında kalanlara o iple sonuza dek işkence ediyor. Boğuluyorum. Tırnaklarımla sökmek istiyorum duvarları. Çok kızgınım. Çok çok kızgınım. Bu yolu tercih ettiği için değil. Anlayamadığım, anlayamadığımız için. Belki uzakta olmasaydı durdurabilirdim gözlerindeki anlamsızlaşmayı. Yaka paça döverdim o zaman. Bu şekilde terk etmeyi düşünen fikrini, ölümü hazırlayan ellerini paramparça ederdim. Bana, " Sen vazgeçme.", diyen dilini sökerdim.

 Boğuluyorum. O günden beri ben her gün ipsiz, urgansız kendi bedenimde kesiyorum nefesimi. Her şeyi çözebileceğime inanırdım. Tüm zorlukların aşılabileceğine, ağlamanın korkakça olduğuna. Şimdi ağlamak için dua ediyorum. Ama dişlerimi sıkmaktan, yatağın bir köşesine çekilip kıvranmaktan ve donuklaşmaktan kendimi kurtaramıyorum. Sarı kıvırcık saçlarının ardında üşüyen o gözleri, içi boşalmış ayakkabıları ve anılarımdan sesinin silinişini aklımdan çıkaramıyorum.

 Tuvaletin bir köşesinde, ağır bir yalnızlaşmada, titreyerek kusuyorum. Nisan kötü bir ay... Böyle boğulmaların, ölüp uyanmaların tek nedeni bu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.