30 Aralık 2018 Pazar

Mekanlarda-Yatak



 Yatağımın ucunda kocaman bir kıyafet yığını, kırmızı,  solmuş bir yorgan ve ağırlaşmış kafamla yılların sonunda iyice eğimlenmiş, belime sonsuz ağrılar veren döşeğimde düşünmekteyim. Arkadaşım karşımda kitap okuyor. Gayet ciddi bir yüz ifadesiyle okuduğundan her şeyi ince ince irdelediğini gün geçtikçe görüşü azalan gözlerimle anlayabiliyorum.

Ben de kitap okuyabilirdim aslında. En azından üzerinde çalıştığım ya da merak sahibi olduğum herhangi bir konu hakkında araştırma yapabilirdim. Ama ben boş boş duvara bakmayı tercih ediyorum. Kocaman bir karınca sürüsü beynimden omuriliğime doğru ilerliyormuş gibi hissediyorum. Uykumu kaçıran derin bir yorgunluğun içindeyim.

 Son bir haftadır Austen üzerine düşünüyorum. Bir kadın olarak döneminde  gösterdiği inanılmaz çabayı ve pek de mutluluklarla dolu olmayan hayatını düşünecek olursak günümüz boş beleşçi,  kendini üstüne basarak "kadın" yazar adeden butik kahveci budalalarının yanındaki güzelliği ve cesur savaşı göz ardı edilemez. Gerçi bugün için de aynı savaşı vermeden iyi bir yazar olunabileceği konusunda derin şüphelerim var. Evet, belki birileri sırf kadın olduğumuz için okur yazar olamaz, düşünemez varlıklar olduğumuzu düşünmüyor. (Burada birileri derken akıl sağlığı yerinde olan birilerinden bahsediyorum. Zihninde böyle fikirler bulunduran insanları kaba tabiriyle organik bir israf bütünü saydığımdan onları hesaba katmadığımı bilmenizi isterim.) Yani demek istediğim durum cinsiyetler üstü bir noktada düğümleniyor.

  Açıkçası sorun vakit. İnsanlara yüklenen inanılmaz vakit sıkıntısı ki vaktin sadece geçimi sağlayacak ya da sağlayan çalışma ile öldürüldüğünü düşünecek olursak kalbi yazmakla dolu olan bir kişinin öngörülen bir açlıkla kelimeler arasında yapacağı seçim elbette ki zorlayıcı olacaktır. Tabi ki birileri bu kadar meşgul olunmadığını düşünebilir fakat sistemin baskıladığı o mükemmel yarış ve vaadedilen zenginliğe elbet bir gün ulaşılacağı fikri, her ne kadar saçma olduğu bilinse de içimize öyle işlemiş ki sistemin belirlediği üretimin dışında (Buna sistemin kazanç sağlayamayacağı konularda yazmak dahildir.) bir emek gösterildiğinde kişi tuhaf bir şekilde kendini suçlu hissediyor. Ve tüm yazmaya yöneltilmiş arzulara rağmen yaratma, kelimeleri dizme hali baltalanmış, yazmanın hazzı tam alınamamış oluyor. Yazma eylemi kişi için kıtlaştığı için kişide yazmaya karşı arzu kamçılanıyor ve eylem gerçekleşmedikçe bu eylemden alınacak haz beklentisi artıyor. Kişi şayet bu eylemi gerçekleştiremiyor ve büyük bir haz bekliyorsa eylemin hayaliyle en sonunda hastalanıveriyor. Aynı benim boş boş duvara bakıp tüm arzuma rağmen kalemi elime almaya yeltenmemem ve obsesif bir şekilde tercihler arasında içsel krizler geçirmem gibi.

28 Aralık 2018 Cuma

Mekanlarda-Taksi



 Çabuk unutmak gayet muhteşem bir özellik olduğu gibi kişinin, yaşadığına dair eminliğini de kökünden kazıyan bir şeydir. Tüm aşklarım, gezip gördüğüm ülkeler, yazdığım tonla şiir tarafımdan asla yazılmamış, ulaşılmamış ve hatta varlığından haberdar bile olunmamış çeşitli bilgilere çoktan dönüştüler. Hayatıma ve benliğime karşı geliştirdiğim bu karmaşık ve ani yabancılaşmalardan birini karlı bir akşamda, taksinin birinde yaşadım.

 Bende hatrı sayılır emeği olan ve vakit geçirmekten pek zevk aldığım, bir süredir beraber yaşayan bir çiftin evinden dönmekteydim. Hava hayli soğuktu ve elimde bilgisayar çantam vardı. Buzlanmış yolda korka korka yürümekteydim. Birkaç gün evvelinde düştüğümden ve vücudumdaki morluklar henüz geçmemiş olduğundan dikkatle yere bakıyor; düşersem bilgisayarım değil, kafam kırılsın diye bilgisayar çantasını olabildiğince geri tutuyordum. Bu sırada tüm günü gözden geçiriyor, hocaların planlarımı alt üst eden sınav ertelemelerine sövüyor, tüm bu birikmiş hayatı nasıl yetiştirebilirim diye kafa patlatıyordum. Sızlayan küçük kalp kırıklığımı da saymazsak, ki ben bunu ilgimi yönelttiğim kişiye asla bakmayarak ve varlığını tamamıyla zihnimden silerek elimine etmiştim, hiç de azımsanmayacak bir "sözde rasyonellik"(Türkçesi kişinin kendini olağanca çabasıyla aldatmasıdır.) içerisindeyim. Çiftin evinin yakınındaki pazar yolunu yürüdükten sonra kaymadan veya yaralanmadan yurda asla ulaşamayacağımı fark etmiş oldum ve taksiye binmeye karar verdim. Fakat etrafta tek bir araba bile yoktu. İçinde bulunduğum sessizliğin ve sokaktaki ıssızlığın derinliğinden ürpererek hızlı adımlarla yola doğru yürüdüm. Çok ani bir şekilde, pazarın karşısındaki ışıklarda bir taksi olduğunu gördüm. Bomboş yolun ortasından koşarak taksiye el salladım. Taksi yeşil ışık yandığı halde durmaya devam edince beni beklediğini anladım ve hiç kontrol etmeksizin taksiye bindim.

 Taksici kocaman renkli gözlü, orta yaşlı bir zattı. Hafif bir tonla iyi geceler diledi. Ben de hiç kontrol etmeden ve tedbirsiz bir şekilde taksiye bindiğim için gayet tedirgindim. Bu yüzden soğuk bir tonla karşılık verdim ve okula gitmek istediğimi söyledim. Sessizliğimizden birkaç saniye geçmemişti ki adamcağız yumuşak bir ses tonuyla aracına binen birkaç öğrencinin okulun ismini ingilizce söyleyerek ve tabiki beyefendinin anlamayacağını düşünerek kendisini aşağıladığı bir dizi olayı anlatmaya başladı. Başkaca konulardan konuştuğunu  anımsıyorum. Fakat ne oldukları hakkında tek bir fikrim bile yok. Şöfor ben ona soru soruyormuşcasına konu değiştiriyor, evet veya hayır diyordu. Halbuki ben sessiz bir şekilde onu dinliyordum.

 İçinde bulunduğum durumun tuhaflığının farkında olmama rağmen yolu izliyor, bezgince yurda ulaşmayı bekliyordum. Gözlerimin önünde yollar, ağaçlar ve aracın koltukları şekil değiştirip tuhaf bir şekilde aynı erkek figürüne evriliyor, tanıdığıma emin olduğum halde gözümde canlanan bu kişinin kim olduğunu kestiremiyordum. Aracın durmasıyla aniden sıçradım ve algılarımı dış dünyaya açtım. Sesimin son yankısı arabanın içinde gezinip zihnime erişmişti. Şöfor benimle ettiği muhabbetten çok keyif aldığını belirterek teşekkür etti. Söylenenlere hiçbir anlam veremeden parayı uzattım ve arabadan indim. Tüm yol boyunca adamla konuşmuştum.

27 Aralık 2018 Perşembe

Mekanlarda - Kahveci



 Yazmak ibadete dönüştüğü için bu kadar tanrısız hissediyorum. Kendim olmaya hiç vaktim olmadığından...
 Hayattan aldığı zevk, kişinin varlığını tanımladığı "o işe" bağlı olarak değişiyor. "Çok paraya gerek yok.",  diyorum. Yemek de yemeyebilirim. Tek ihtiyacım yalnızlık, odanın birinde, herhangi bir masanın ucunda savrulan birkaç kağıt ve kalem. İçimdeki bu tutkuya rağmen elimdeki nasırın zihnimde şekillenmiş hikayelerin bir sonucu olmaması ne acı. Halbuki ben nefes alışverişlerimi yazmaya bir neden sayardım.
Neyse ki uykudan çalmak diye bir kurum var. Meşrebine göre değişen eylemlerle döşenmiş bu muhteşem örgüt benim yaşamak için son şansım diyebilirim. Bir de zorunlu olarak okuyacak biri varsa karşımda,  bu pek tatmin edici. Çünkü bazen hayallerimde yazı yazdığımı görüyorum, sözcüklerimi dinleyecek bir kişinin varlığı, hayal ve gerçeği ayırmama yardımcı oluyor.
Eski günlerdeki gibi bir kahveciye oturup etrafı izleyerek birkaç örgü kuracak olursam diyebilirim ki bu küçük mekanda dikkatimi en çok çeken şey,  sevdiği kızın gözlerine aşırı bir muhtaçlıkla bakan, ailesinden yeni koptuğu pek belli bir üniversite talebesidir. Gözlerini, sevgilisinin gözlerinden ayırırsa kendinden eksilecekmiş izlenimi veren bu zat, beni geçmişimde karşılaşmaktan pek de hoşlanmadığım bir kadın figürünü hatırlamaya itiyor. Böylesine kendinden vazgeçiş ve tüm rasyonellikten sıyrılarak güvenme ve sevme hali bir deliliğin yavaşça bedeni sarmasından başkaca bir şey değildir.

26 Aralık 2018 Çarşamba

Umay


 Ve kişi, hatun ya da er fark etmeksizin, aşkını bulduğunda, gök ona Umay'ı indirdi sanır. Ben Umay'ı ilk gördüğümde, Tanrı ile karşılaşmış her ölümlü gibi korkmuştum. Başım kaldıramaz, Umay'ın sesinden ötesini seçemez olmuştum. Fakat Umay beni izlemekten vazgeçmedi. Derin derin memesini dayardı sanki ağzıma ki memesi yoktur sevdiğimin. Ama aşk öyle  farklı bir haldir ki bereketi yudum yudum zihne dizerek görülmeyen evreni gösteriverir. Böylece aşkın yöneldiği er ya da hatun kişi doğanın Tanrıçası Umay olur aşığın gözünde. Kendisi anlamsızlaşır,doğa ve yansımaları aşık kişide baki kalır.