6 Mayıs 2021 Perşembe

01:49

 

 Kapana kısıldım. Bütün umutların öldüğü yerde, bir karanlık nefessizlikte çırpınıyorum. Kim olduğum birçok ses tarafından belirlenmiş. Kalabalıkları beyaz bir bezin ardından bezgince izliyorum. Bu koskoca duvarlar herkesin fikriyle üstüme sürülmüş. 

 Başkaları dediğimiz şey bir lanetten fazlası değil. Yalnızlık ise özlenen ama en karmaşık son... Düşüncelerimi ifade etmeye kelimelerim bile kısır kalmışken soyutlanıyorum var olduğum bedenden. Bu kadar hissiz bir yolculuk hayal etmemiştim. Toplumların çanları kulaklarımı yırtarak çalıyor. Sessizce kimseye görünmeden kaybolmak istiyorum. 


Yerler, memleketler ayağımın altından  kayıyor.

Beynimin kontrolünü kaybettim.

Dostlar sadece geçmişte kalan hoş anılar,

Ben olduğum yeri, herkes özense de, sevmiyorum


 Gitmek... Artık toplumdan, tüm üzerime yazılanlardan, kurallardan, yazılı, yazısız kanunlardan, değerlerimden, tepeme örülen mavi kubbeden kaçmak istiyorum.  Ben başladığım o en eski ve en temel noktaya geri dönmek istiyorum. Ama bu sefer bir anne tarafından taşınmadan... Bir erkeğin dölünden rahme kavuşmadan... Bir nedenden, bir kıvılcımdan var olmadan...

 Klavye ellerimin önünde uçuyor. Ben ota bucağa bulaşmadan baygın hissediyorum. Düşüncelerimin akışını kaybetmesi için mevsimlerin değişmesine, büyük depremler görmeme, bir ilacın dozunun artmasına gerek yok. Ben uykuya bağımlı, yarı rüyada sürünüyorum.

 Sevdiğim hiçbir şey eskisi gibi açıkça teşhir etmiyor beni. Tutkuyla saldırdığım her şeyin ardında beni kontrol eden tuhaf bir kasvet var. Ellerini boynumda hissettiğim kararlar, yeni kararlar, yepyeni düzenlemeler var. İnsan insanı yıpratmak, öteye geçemiyor. 

 Birisi beyinciğimden emiyor alışkanlıklarımı. Omurgam yavşaklaştı. İnsanların komik, hırslı, yabani hallerini gördükçe sıvılaştım. Akarak uzaklaşıyorum insan denen noktalardan. Ama bu nehrin sonunu göremiyorum. Bu dalganın bitişinde hangi kayaya çarpacağımı kestiremiyorum. Geçmişim midemi bulandırıyor. Şimdinin tadını geçmişten gelen hayaletlerin çığlıklarından alamıyorum. Şimdinin insanlarının doyumsuzluklarını kaldıramıyorum.

 Kıvırılarak... Aralarından sıvışarak...Kendi şeklimi yitirerek... Kendimden uzağa...

2 Mayıs 2021 Pazar

Kendilik

 

 Yoruldum tuhaf olasılıklardan. Karmakarışık insani bağlantılardan...Kimsenin ardını düşünmeme gerek yok. Sadece kocaman bir boşlukta kendimle, kendimin kararlarını uygulamak istiyorum. Belli yollara kanalize edilmek bütün yön duygularımı öldürdü. Kimsenin son cümlesi, bir başkasının planı olmak istemiyorum. Bugünün özgürlüğünde ben olarak ve çevreleyen sesleri dinlemeden büyümek, beyazlamak benim için en lüks hayal olacak. 

  Ellerimin boş olması önemli değil. Süzülmek karanlıkta, bana dair, diğerlerinde sonlanan... Yalnızlığın tatlı sarhoşluğu tek başıma geçtiğim sokakların taşlarında hala yankılanıyor. Bazen kendimden başka hiç kimseye ses olmak istemiyorum. Bu hayatımdaki insanları sevmediğim anlamına gelmiyor. Derin bir şekilde anlaşılamamış olmanın acısı da değil bu. Bazen kişi sadece kendi içine girmek, kendini içine almak istiyor. 

 Düşüncelerin ve kendiliği yargılamanın, onu bulmanın ıslaklığında baygın kalmak istiyorum. Başkaları yüzünden direniyorum toplumun, ailemin yarattığı sahteliği yıkmaya. Ben halbuki burada, en yakında, yanımda. Ama kalabalığın gürültüsünde o tiz, o hassas ve duru sesi duyamıyorum. Kendimi özlüyorum. Delice arzuluyorum. Ve daha tanımamış olsam da seviyorum.

1 Mayıs 2021 Cumartesi

Tanca'da Dolunay

 

  Genç iki kadın karşımda belini kıvırıyor. Ellerin raksındaki muhteşem ahenk baş döndürücü olmalı. Ama benim gözlerim kubbeli pencerenin ardındaki genç adama bakıyor. Gözleri yere eğildikçe tenindeki beyazlık, soğuk siyah saçlarına yansıyor. Gülümsüyorum. Sevdiğim adam kollarımın arasında; fakat sokağın ardında, ışığın altında parlayan siyah saçlardan gözlerimi alamıyorum. 

 Şaraptan yudum aldıkça testinin tadı dilime yapışıyor. Bakırda üzümün gümbürtüsü bu kadar kekremsi ve dilde ancak bu kadar tatlı olabilir. Bir gölge yaklaşıyor ve siyah saçlı, soluk benizli erkeği öpüyor. İşte o zaman daha çok gülümsüyorum. Anish'in güzel dudaklarına dokunuyorum. 

 "Aşk birbirini yansıtarak güçlenir. Sokağın öteki köşesindeki aşıklar, kalbimdeki aşkı alevlendirir sadece. Biz insanlar, kendimizi başkalarının gözünden tanımayı sevdiğimiz gibi aşklarımızı ve hüzünlerimizi de başkalarının aşkından ve hüznünden tanımaya açlık duyarız." 

 Önümüzde kıvrılan iki kadın bedeni şimdi birbirine sarıldı. Sırılsıklam saçların arasında buluşan dudaklar gölgeleri şaşırtıyor. Ama benim için farklı değil. Bütün mekanlar, insanlar ve zamanlar sevişirken Anish ile deri bir koltuğa gömülmüş birbirimize bakıyoruz. Yüz yıllardır eş olmanın verdiği o garip alışmışlık, bizde bilgece bir şehvet uyandırıyor. Herkesin tepesine yağan yağmur benim gövdemi de ıslatıyor. Suyla yanıp sönen loş ışık ve dumandan görülmeyen bedenler udun can çekişmelerinde birbirine tutundu bile. 

 Dudaklarımdaki sigara bitip külünü üstüme bıraktı. Ağzımda durmasının bir önemi yok. Ben sigara içmeyi hiç sevmem. Ama gözü yakan duman beni ağlatmalı. Çünkü buğulu bir bakışın ardında sevişmek ve bedende parıldayan aşkı izlemek daha anlamlı ve yüce geliyor, dibine kadar hayvani olduğunu bilsem de. Ve aslında hayvan olmakla da bir derdim yok.

 Sevgilimin kocaman gövdesi loş ışığın önünde kocaman bir gölge oldu. Baygın bakışlarıyla sırtlıyor beni. Dumandan ve aşktan yere eğilmiş barın küf kokan merdivenlerinden Anish'in sırtında baş aşağı sarkmış bir şekilde iniyorum. Çılgınca eğlenen insanların sesleri geliyor uzaklardan. Çingenelerin sevişmeleri duyuluyor perdeyle örtülmüş çadırların ardından. Bu eski sokaklarda birbirine karışan gölgeler uyuşturuyor kafamı. Beni taşırken zaman yolculuğundan bahsediyor erkeğim. Gülüyorum. Salyalarım paket taşlarda iz bırakıyor. Yanıp sönen sokak lambalarının ortasında dolunaya selam duruyor dalgın gözlerimiz.

 Şimdi beni yavaşça yere indirdi sevgilim. Yanıma uzandı. Sessiz sokakların kesiştiği yerde dolunayı izliyoruz. Kadınlar evlerinin pencerelerinden sarkmış kocalarıyla dalaşıyor tüm o güzel kıvrımlarını göstererek. Biz el ele uykuya dalıyoruz.