1 Mayıs 2021 Cumartesi

Tanca'da Dolunay

 

  Genç iki kadın karşımda belini kıvırıyor. Ellerin raksındaki muhteşem ahenk baş döndürücü olmalı. Ama benim gözlerim kubbeli pencerenin ardındaki genç adama bakıyor. Gözleri yere eğildikçe tenindeki beyazlık, soğuk siyah saçlarına yansıyor. Gülümsüyorum. Sevdiğim adam kollarımın arasında; fakat sokağın ardında, ışığın altında parlayan siyah saçlardan gözlerimi alamıyorum. 

 Şaraptan yudum aldıkça testinin tadı dilime yapışıyor. Bakırda üzümün gümbürtüsü bu kadar kekremsi ve dilde ancak bu kadar tatlı olabilir. Bir gölge yaklaşıyor ve siyah saçlı, soluk benizli erkeği öpüyor. İşte o zaman daha çok gülümsüyorum. Anish'in güzel dudaklarına dokunuyorum. 

 "Aşk birbirini yansıtarak güçlenir. Sokağın öteki köşesindeki aşıklar, kalbimdeki aşkı alevlendirir sadece. Biz insanlar, kendimizi başkalarının gözünden tanımayı sevdiğimiz gibi aşklarımızı ve hüzünlerimizi de başkalarının aşkından ve hüznünden tanımaya açlık duyarız." 

 Önümüzde kıvrılan iki kadın bedeni şimdi birbirine sarıldı. Sırılsıklam saçların arasında buluşan dudaklar gölgeleri şaşırtıyor. Ama benim için farklı değil. Bütün mekanlar, insanlar ve zamanlar sevişirken Anish ile deri bir koltuğa gömülmüş birbirimize bakıyoruz. Yüz yıllardır eş olmanın verdiği o garip alışmışlık, bizde bilgece bir şehvet uyandırıyor. Herkesin tepesine yağan yağmur benim gövdemi de ıslatıyor. Suyla yanıp sönen loş ışık ve dumandan görülmeyen bedenler udun can çekişmelerinde birbirine tutundu bile. 

 Dudaklarımdaki sigara bitip külünü üstüme bıraktı. Ağzımda durmasının bir önemi yok. Ben sigara içmeyi hiç sevmem. Ama gözü yakan duman beni ağlatmalı. Çünkü buğulu bir bakışın ardında sevişmek ve bedende parıldayan aşkı izlemek daha anlamlı ve yüce geliyor, dibine kadar hayvani olduğunu bilsem de. Ve aslında hayvan olmakla da bir derdim yok.

 Sevgilimin kocaman gövdesi loş ışığın önünde kocaman bir gölge oldu. Baygın bakışlarıyla sırtlıyor beni. Dumandan ve aşktan yere eğilmiş barın küf kokan merdivenlerinden Anish'in sırtında baş aşağı sarkmış bir şekilde iniyorum. Çılgınca eğlenen insanların sesleri geliyor uzaklardan. Çingenelerin sevişmeleri duyuluyor perdeyle örtülmüş çadırların ardından. Bu eski sokaklarda birbirine karışan gölgeler uyuşturuyor kafamı. Beni taşırken zaman yolculuğundan bahsediyor erkeğim. Gülüyorum. Salyalarım paket taşlarda iz bırakıyor. Yanıp sönen sokak lambalarının ortasında dolunaya selam duruyor dalgın gözlerimiz.

 Şimdi beni yavaşça yere indirdi sevgilim. Yanıma uzandı. Sessiz sokakların kesiştiği yerde dolunayı izliyoruz. Kadınlar evlerinin pencerelerinden sarkmış kocalarıyla dalaşıyor tüm o güzel kıvrımlarını göstererek. Biz el ele uykuya dalıyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.