Pusuda bekleyeni görmeni isterim, ey dizginsiz yürek,
Sen bilmez gerçeği ve hayallerinde yoğrulan,
Ben kesik başınla bekliyorum bu soğuk, kör sokaklarda.
Yalnızlığı tüküren yine benim.
Yalnızlığını sırtına kazıyan ara sıra, ıslak buluşmalarda.
Taşıyorsun,
Taşı hala lanetlerini göz yaşlarımın.
En yücesi düşmanlarımın,
Görüyor musun nasıl iniyor yıldızları göğün ciğerlerine,
Nasıl yakıp geçiyor mutsuz, çocukluk hıçkırıklarını?
Dişlerimi bileyerek izliyorum, ne hoş!
Ne hoş şakası zor zamanların
Ve fakir gecelerin, belini sardığında açlığı ve çaresizliği.
Ben kaybettiklerimi bu adanmışlıklarında teker teker söyleniyorum sessizce.
Adaletsizliklerini okuyorum benliğime ve evet bir kurt gibi,
Vajinam bir kurttur benim,
Bir kurt gibi bekliyorum can çekiştiğin anların dişlerimde söndüğünü.
Bak, senin göğe baktığın bir cennet günü,
Benim cehennemimi yeşertmiyor artık!
Her yer karanlık ve her yer çığlıklarla dolu zihninde.
Cehennem şimdi senin düşünde, düşüncende,
Kazınmış gibi doğduğundan beri, doğumunun acısı yine tepende.
Memesi eksik ananın nefreti yine kavuruyor seni,
Eksik, sen eksik, ey güzel gece,
Uykusu tekinsiz, titreyenlerin kır kapısını
Ve gir içeri kederli günlerin hıncı!
Ben ol, ben ol şehirler yattığında
Ve saplandığında gözleri bir kansızın tavana.
Onda yoksun, sadece benle ol.