10 Ocak 2021 Pazar

İnsan ve İçindeki Derin Boşluk


  Geçmiş denen hiçliğin içinde debeleniyorum. Kızgın olduğum, ihmallerle kişiliğimin dondurulduğu her an için masum bir boş levhanın vermesi gereken tepkiyi vermeli miyim? Bilmiyorum. Her nesil, bir öncekinden miras aldığı o ince boşluğu büyüte büyüte yaratıyor yeni zamanın huzursuz hastalarını. "Kendi"yi tanıyamadan, kişiliği ve kimliği olan yalancı yüzlerimizle biz, bu boşluk hissine mahkum, sayfalar dolduruyoruz. 

  Peki atamın karşısına dikilecek miyim bunun için? Hayır, atam önce kendi atasının karşısına dikilsin. Bu böylece sonsuza kadar gidecek ve biz her nesilde, yine annemizin memesinden kopacak, yine babamızla yarışacak ve en nihayetinde yalnız hissedeceğiz. Tanrı sandığımız birini büyümenin, emmeyi bırakmanın ve yürümenin heyecanıyla terk ettiğimizde gözümüzü dikeceğiz daha yücesine. 

 "Beni terk eden bu göğüsten, sıcak tenden daha ötesinde, aşkın bir sabır ve sadakatle bizi sevecek, bir baba gibi bize kızacak ama bir anne gibi bize merhamet gösterecek biri olmalı diyerek göğe bakacağız ve bize huyca en yakın ama bizi en çok korkutan 'O' yu seçip onun için kan dökeceğiz." 

  Aklı olan varsa aynanın karşısına geçecek ve çaresizliğini hissedip, evrendeki yalnızlığını keşfederek o büyülü sonsuzluğu bilmenin ateşiyle oyalayacak bu "hiçlik" duygusunu. Bir başkası, ki en haklı ihtiyacı, geçimi için izleyecek rüzgarları, yıldızları ve bekleyecek yağmuru, ellerini toprağa sürecek. Fakat bir grup gereksizce kendi yarattığı yasalara başka anlamlar yükleyiverecek. Herkes uysun diye kutsala kattığı kanunlarına kendisi de inanır olacak. İçlerinde gerçekliği ölüm korkusuyla söyleyemeyip "kapıları aşan" şiirlerle bilgiyi dergah duvarlarına saklayanları da göreceğiz elbet. Zaman geçecek, tekerlek dönecek, fabrikaların bacalarında dumanlar tütecek ama ne eksiklik hissi ne de onun bıraktığı  bilinmeyene cevaplar bulma veyahut bilinmeyene cevap gerekmeksizin inanma avuntusu bitmeyecek.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.