19 Şubat 2024 Pazartesi

Hoş Sohbet

 Kendime dokunmaktan yorulduğum ve karanlıktan baktığım anları alaya alır bir gülümsemeyle karşılıyorum. Ne korkunç bir levhaymış bu üstüne en derin aşağılamaların kazındığı. Hiçbiri benim fikrim değildi ya da benim şiirim. Aslında benim tuvallerim canlı renklerle dolu olur. Birbirine karışan bu renklerin bir düzeni yoktur. Ama bir o kadar da doğal görünür ışıklı günlerde. 

 Bu tuhaf acıtmayı neden nadir de olsa yaparım, biliyorum. Bildiğim için eskisi kadar yaralayıcı değil. Sadece komik… Kazınan düşüncelerin benim tarafımdan görünüşü komik olan. Kazıyanların tarafı anlaşılmaz ve anlaşılmaması yararlı… 

 Benim tanrılarım en acımasız olanlardı. Gözlerine bakan yaşamazdı, ben hayattayım. Halbuki ne çok kazınmak istenmiştim başlangıç dolu mağaraların duvarlarından. Bu mağaraların girişindeki o tuhaf, dehşetli isteğin varlığından gölge bile göremedim yaşamı yansıtan. Varolduğumda amansızca yabancıydım. Eğitilmemiştim “olmak” için. Günah gelmişti bana nefes alıyor olmanın güzelliği.

 Şimdi yavaş yavaş, ıkına ıkına kendimi doğuruyorum. Hissediyorum yüzümde, sırtımda kendi duvarlarımı. Daha sıcak ve gerçekçi geliyor merhameti kendimin. Başlangıçların ve gülmenin annesi gibi hissediyorum. Güneşin doğuşunda hoş sohbet bir çocuğu dinlemek gibi hayatı deneyimlemem. Kendimi ara ara acıtsam da bu oyuncu çocuğun gülümsemesinden kaçamıyorum. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.