1 Ağustos 2020 Cumartesi

İbrahim'in Rüyası



  Kıyafetleri paramparça olmuş adam, tüm hızıyla koşmaya devam ediyordu. Ağzından fışkıran kanın boğazında yarattığı ağırlığı üstündeki her şey gibi sıyırıp atmak istiyordu. Arkasına bakmaya bile korkuyordu. Kaslarının hareket etmeyeceği her an, ölüme daha çok yaklaşmak gibi geliyordu ona. O kadar hızlı koşuyordu ki,  ayaklarının yerden kesildiğini hissetmeye başladı. Sanki kocaman bir el onu omzundan tutmuş, yukarı çekiyordu.

" Yaşama arzusu, yaşamaktan asla vazgeçmeyecek olmak işte bu kadar özel ve sarsılmaz bir güçtü. Milyon yıllara sığmayan, bu ölüme karşı savaş, bu yenilgiydi bizi göğsümüzü yırtarcasına koşturan."

 Gözlerinden yaşlar süzülüyordu, tüm bu hızla akan hezeyanın içinde. Bitiş kabul edilemezdi ve bu yenilmez coşku, sol kola inmiş ağrı, aşılamazdı peşinden gelen korkunç ölümü öldürmeden. Aniden durdu. Arkasını döndüğünde elinde kocaman bir satırla ona doğru koşan adamı gördü.

 Yaşlıydı. Ama ağzından salyalar akan bir hınç içinde koşuyordu üstüne. Yerde sivri bir taş aradı. Tuhaf bir öfke ve hastalık içinde öldürmeye coşan ihtiyar, her saniye daha da yaklaşıyordu zavallıya.

 Çam ağaçlarıyla çevrili ormanda bulduğu kocaman taşı havaya kaldırdı genç adam. Ve haykırdı, "Baba."

 Yaşlı adam savuramadan satırı, indi beynine taş. Kan, ay üzerinde gezinirken muhteşem bir ahenk ile fışkırdı ihtiyarın kafasından. Gözlerinin beyazı gökyüzünü selamlar gibi döne döne kaybediyordu yemyeşil yuvalarını, dili dışarı fırlamış bir şekilde andırıyordu aslanağzını. Yaşlı beden, tüm vahşeti ve kendini kaybetmiş merhametiyle yıkılıyordu. O bedenden kopmuş spermlerden biri ise evlat olma statüsünden kurtularak katil oluyordu en masum şekilde.

 Çenesi titriyordu genç adamın. Gözlerinden akan yaşlar yüzüne sıçrayan kanları siliyordu. Korkunç bir acıyla bağırmaya çalıştı. Ama duyulan zavallı bir cızırtıydı:
 "Beni ne unuttuğun geçmişin, ne köhne zevklerin ne de Tanrı'n için kurban etme baba!"

  Taze bedeni inleyen bir korkuyla titriyordu. Yavaşça yere doğru eğildi gövdesi. Ağzında kuruyan kan, boynuna inmiş bıçak darbesiyle başka bir çıkış yolu bulmuştu dakikalar öncesinde.Gözleri ağırlaştı. Babasının ölü bedeninin yanında boylu boyunca yayılıyordu son saniyeleri.

 Bir tuhaf adım yankılandı ormanın içinde. Uzaktan yaklaşan sesleri duydu. Bir insan olabileceğini düşünüp büyük bir çabayla inledi. Ne kadar uğraşsa da sesi kendine bile ulaşmıyordu. Adımların tok gürültüsü sakince tepesinde büyüdü. Karanlığın içinden ona bakan bir çift gözün sahibi, bedenini sarsarcasına, keskin keskin nefes alıp veriyordu. Ona bu kadar yaklaşan kişinin kim olduğunu anlayabilmek için kaldırdı başını. Ancak gözlerini kısınca anladı, tepesinde duranın bir keçi olduğunu. Keçi büyük bir ustalıkla dilini ıslatarak, "İşte sen şimdi, sürüden ayrı kaldın.", dedi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.