12 Temmuz 2020 Pazar

Yarın




 Ben yarın hiçbir şey yazmayacağım. Çünkü konu benim çok ötemde. Okyanusların ardında artık. Benim kutlayacağım hiçbir şey kalmadı. Öyle ilgilendirmiyor ki beni... Beni ilgilendirmiyor oluşu bardağımdaki viskinin içindeki şımarık buz. Ben gittim. Karşımda yükselen zamana bak. İçinde hayatımın en büyük aşkı var. Parmağında içtiğimiz biraların izi... Çünkü o yaraladı elini, üstüne yığılan dağları taşırken.

"Sırt sırta savaşçılar gibi... Arkadaş da olsalar evreni taşıyan, beraber."

  Yarına ekleyecek hiçbir şey yok. Çünkü yarın olacak hiçbir sevincin içinde, güzel sözler söyleyenler arasında ben olmayacağım. Ben yazıyorum, sadece kendimi anlamak, kendimi yakalamak için. Artık ben başkalarının mutsuzluklarını silecek o "kahraman" değilim. Öyle bir boşluk ki, benim de doğum günlerim oldu sürekli ağladığım. O yüzden kimseye en güzellerini yazmayacağım. Kızgın değilim, sadece bir annenin oğluna acıması gibi acıyorum yarına. Üstesinden gelmeye çalıştıkları saçmalıklara bakıp, üzüldüklerini izleyip ne kadar kolay hayatlar yaşadıklarına görüyorum başkalarının. Bense kızmaya, küsmeye en hakkı olan olmalıydım. Üstüne göğün düştüğü ruh benim. Ben kan gördüm, ben de geride bırakılmıştım ama vazgeçen olmadım. Çünkü devam ediyorum göğü sırtlamaya, üstüme yağsa da soğuk bulutlar. Ben gurursuz bir fahişe gibi kutlamayacağım yarını. Çünkü ben göğü taşıyorum. Tüm bu büyüklenmeleri hak ediyorum. O gökler "ben"im... Tüm o gökler üstüne yıkılmayan...Ben evrenin yardığı, büyük kütleli deliklerin içinde dolanan en gururlu solucanım. Bizim gibileri kucağınızda bulamamanızın sebebi de bu.

"Geceleri isimler sayıklar benim gibiler. Gökte zamanı bükerek, hızlanarak... Denizler yıkılıyor üstümüze, yumuşak kumlar, rahatlık ise hep kilometreler ötesinde. Ben zor olan, acıklı yanım."

 Ağaçların arasında kıkırdaşır aşıklar. Şimdi o evi herkes terk etti. Yeni yerler var her zaman. Nasıl bitiyor görüyor musunuz, ey insanlar? Yine birileri gerçeğin göğsünde uyuyabiliyor. Gerçeğin dişleri kırık... O gökleri taşıyan ve dokunan, geniş omuzlarda yükseliyor bana ait olan üretkenlik. Dokunsunlar benim yerime yarına doğanlara.  Ben boşlukta süzülüyorum, beynim uyuşuk ama kalbim en rahat düzlemde, başka boyutlarında geometrisi bozuk canavarların.

"Ben yarını kutlamayacağım boyaların ötesine geçemeyen fahişeler gibi. Şimdim var, şimdinin yaratacağı bir günden fazla, kocaman bir gelecek."

  Kavgacı müziklerin tınılarını anlamayan, herkesin mutlu öldüğü hikayelerden başkasını göremeyenler gömülüyor gemilerin ardına.Halbuki birisi arkamdan geliyor. Ben tanrının arkasından yürüyor olabilirdim, eğer yürüyebilseydi beni yaratan zihnim. Kendi aşkımla yoğruluyorum geceleri. Asıl amacım kendime dokunmaktan öteye geçemiyor. Arzularını yutuyorum benliğimi yırtan kadınlığın. Kadınlığım kendi boynumun kokusuna, kendi dudaklarıma aç. Evet sevgilim, arkadaş olsak da, beceremesek de, yani bir şeyler olmasa da bize zarar verecek hiçbir şey yok. Çünkü biz kendi kokumuz, kendi yazgımıza tutkun saldırıyoruz zamanın tam kalbine. Hiç kimse bir başkası için dişlemiyor kayalarını bu tuhaf çarkların ve içine çökelen sistemin. Yaşıyorsak şayet bu zor zamanda, bir yerlerin arkasında, imzası olduğu için gelecek zamanımızın.

 "Devam ediyor karanlıkta kıvranan zihnim, hınçla tutunarak aslında hep istediğine, çalışarak göğü kimsenin üstüne düşürmemeye. Kaldır kafanı, yarın, bir öbür gün, boynunu zorladığın, ilerisini göremediğin yerlerde benim fikrim var. Devam et düşünmeye, göğe dokunamadan bir daha."

 Herkes zorla ayakta tuttuğuna sahip olur. Ben üstünden kaçan, havada asılı kalan...Göğü üstünden at hadi. At hadi göğü uzaklara hiç dokunamadan.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.