6 Temmuz 2020 Pazartesi

Dolunay



“Ve öpeceğim arzunun sırtından,
  Merakın deliliği aklımda susana dek.”

 Bir hıçkırık tutmuş bünyemi. Biram soğuk, dilim köpük... Sığışmışız bir eve kaçarcasına bu illeti mahlukattan kadın-erkek, çoluk-çocuk. Uzanıyoruz geceye, dolunay tam da tepedeyken hem de. Sürünüyor özlemin sessizliği sen yokluğuyla,mutluluğun gerisinde, berisinde.  Bir tatlı hüzün, hayattan zevk almama engel olmadan, hatta motive ederek benliğimi, hızlanmaya yürütüyor kalelerimi barajın ortasındaymış gibi bir ileri bir geri. Köklerim patlıyor çalıların ardından, sessiz bir savaş meydanındaki hiç hayal edilmemiş tüfekler gibi dağıtarak yüreğimi. Ama korkusu yayılmıyor havaya umutsuzluğun ve özlemin. Biliyorum çünkü, özlenecek birileri var her zaman en yakında ya da ötesinde sınırların.

 Dolunay tepemde. Her zamanki gibi ay ışığından çalıntı yüzünü hatırlıyorum. Balkonda bir tek ben varım. Ev ahalisi uykuda. Kırsalın normali yaşatılarak erken uyunuyor burada. Sokak lambası da aşağıda sabit ama ayın ışığına rakip olamadan aydınlatıyor yolun ufak bir bölümünü kısık kısık. 

 Seni düşünüyorum. Ama öyle derin bir meşguliyetle değil. Huzurun zihnimdeki ufacık bir tezahürü gibi yormadan ve içimi ferahlatarak hatırlatıyorsun varlığını. Bilgece düşlüyorum seni. Aşk denilen o delilikten de eser kalmamış belli. Sessiz, beklentisiz ve derin bir dinginlikle bana ait bir şiirin sarhoş bir gecede, sıcak bir gülümsemeyle hatırlanması gibi anımsıyorum mimiklerini, sözlerini. Hayvani bir tortunun dışında yoran eylemlerin öznesi değilsin artık. Kıskançlık yok ama umursamazlık alabildiğine yoğun. Kulağımda çınlayan, şu karşımdaki küçük dereden yükselen kurbağaların ciyaklamaları bile daha dikkatime değer. Ama yine de aynı göğe baktığımız dolunayda senin tenin var. Varlığını bile hayallerimden ötesine taşımadığım senin tenindeki birkaç beni hatırlatır ayın üzerindeki çukurlar. Ama yine “ben” biterim ışığının üstünde. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.