25 Temmuz 2020 Cumartesi

Kaos ve Çözünme




   Eskimiş, paslanmış bir elektrik direğinin yanından süzülüp pencereme konan karganın gözüyle yazıyorum. Kasvetini Pertek'e sermiş bulutlar ve rüzgarını ılık ılık yüzüme çarpan eski hikayelerin arasında, yemyeşil bir yaprağın, kurumuş otların hissettiği kadardır hissettiklerim. Kederlerimi yastığımın altından, ancak kadehler dudaklarımdayken çıkarıyorum. Yiten bir aşkın gerçekliğinden de, özlemekten de geriye hiçbir şey kalmadı. Birini unutmak ancak bu kadar acısız ve sakince yaşanabilirdi. Böyle kutluyorum kalbimdeki devrimlerin yükselişini.

 Annemin kirpiklerini kırpışı, dedemin gülen yüzü, ablamın güzel sesi canlandırıyor yüreğimi. Sevilmek ne güzel bir duygu. Birilerinin gözlerinde patlayan ışıkların sebebi olmak... Bir kez daha aşık olmak ve kendime birini aşık etmek için sevgilisinin karşında kalbi çarpan bir kuş gibi heyecanla bekliyorum. Biliyorum, küçük çapkınlıklarım dışında, derin aşklarımı ifade etmekte hep ketum olmuşumdur. Ama şiirlerim araç olmasaydı ne aşkı, ne merhameti, ne de dostluğu bu kadar konuşamazdım.

 Karşıdaki yolda şalvarı toza toprağa karışan yaşlı bir kadın yürüyor. Gözlerim seçemiyor yüzünü. Ama gözlerini çevreleyen kırışıklıkları hissedebiliyorum yüreğimde. Onun derisinin altına gömdüğü hayalleri, ben haykırmaktan çekinmiyorum elbette.

 Ben şu an histe uyuşuk ama canlanmaya aşırı istekli bir haldeyim. Bilincime şükürler olsun, bir hayat amacım, çok sevdiğim bir işim, merakım ve hayalgücüm var. Yoksa tuhaf heyecanların peşinde zamanımı katletmiş olacaktım. Küçük bir haber, yaman bir fikir kaldırıyor beni üzerinde eridiğim bilinçsizliklerden. Yeniden şahlanıyorum genç bir at gibi. Yazıyorum, yoruluyorum gecenin bir saatinde. Bir süre de olsa kalp kırıklıklarımı, yaşadığım tonla adaletsizliği unutuveriyorum. Küçücük bir çocuk gibi affediyorum tüm kötüleri, bir sonraki gün kafamı karıştıracak nefretlerim olacağını bile bile.

 Şimdi gürültülü bir müzik çalıyor kulağımda. Yaşlı kadın gözden kayboldu. Tozlu yollar bomboş. Doğunun bunaltıcı sıcağında çalışan tonlarca insan, ağaçların altında dinlenmeye kapatmış gözlerini. Bense yazmaya terletiyorum bu bedeni. Bir karmaşayla düzenimi kaybediyorum.

  Kaos beynimizin, evrenimizin doğasında olan bir haldir. Eskimeye, çözünmeye engel olamayız. Belki de tanrıdan çok fizik kanunlarına teslimiyetim bundadır. Çözündüğümü iliklerime kadar hissetmemden...Böyle bir karmaşanın içinde sessizce parçacıklarımın farklı fazlarda gezindiğini hissediyorum. Daha fazla uyarılarak, yüklenerek en hızlı, en hareketli olanla dolanıyorum ağır bir parçacığın, amacımın etrafında. Bu yüzden şikayet etmiyorum. Güneşimin çevresinde savrulmama engel olacak hiçbir güç olmadığını, tüm yasaların beni fikrime bağladığını biliyorum.Tamamlanmamış gülüşlerime asla lanet etmiyorum bu yüzden. İntikam alan da, ağlayan da, seven de bendim. Ve en azgın günümde, kendini yaşamın tam ortasına çivileyip arzusunu coşkuyla canlandıran yine ben olacağım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.