30 Mart 2024 Cumartesi

00:48

 

  Hasta olmak kanım şehri terk etmeden önce ya da bükülmek sonsuza dek… Hepsi ama hepsi içimde ve yalnızlığıma dair zavallı bir eğlence.

 Şimdi dostlarımın göğsünde ağır bir baş olsun istiyorum. Benim başım… Ve o tüm sıcacık yorganları şehrin, üstüme örtülsün. Üşüyorum. Yönünü unuttum özlemenin. Dostlarımın omzunu, annemin türküsünü, kardeşimin kahkahasını, sevgilinin ışıklı yüzünü özledim. Özledim.

21 Mart 2024 Perşembe

Kardeşlik

 

 Hepimizin ağzı açık... Boynumuz kırılacak sanki göğe bakmaktan. Gözlerimizin yuvaları kan doluyor. Bizim kanımız değil bu. Masmavi göğe asılı ay ışığından çığlıklar damlıyor.

 “Bu çok tuhaf bir yenilenme olacak! Dokunduğumda veya savaştığımda anlayacağım eksik parçasını tekliğin, yalnızlığın.”

  Yavaşça çıkardım üstümdekileri. Tırnaklarımla parçaladım göğsümü ve en derine indim. Kocaman bir boşluk bir kalp gibi hızla atıyordu içimde. Zihnimi en çok o acıtıyor, düşüncelerimi en çok o kurcalıyordu. 

 Sımsıkı yakalayarak çıkarttım boşluğu gövdemden. Bulanıklaştı gözlerim. Renkler karardı. Boşluk içimden çıkınca ağırlaştım, toprağa daha çok tutundu bedenim. Varlığım konusunda şüphelerim azaldı. 

  Ela gözleri ve incecik yüzüyle geçmişime dokunan genç kadına baktım. Ufacık elleri nazik bedenini kaşıyordu sanki. Onu durdurdum. Küçük bir çocukken veya ergenken durduğum gibi... Sarıldım. Benden korkmadığını biliyordum. 

 “Buna gerek yok kardeşim. Buna gerek yok.”

12 Mart 2024 Salı

Deli Otlar

 Saçmalığındayım yerin yerli yerinde olmamasının. Yerli, buralı ya da değil. Uzaklardan ve aslında tam da dibimde. Her şey o müthiş tuhaflıkla çalkalanıyor. 

 Etrafımda dans ediyorlar. Kollarından en renkli ipekler sarkıyor. Tüm gözlerde sürme var, bakıyorlar derin derin. Fısıldaşıyorlar.

“Dün gece evini şeytanlar basmış, hüznü çıldırtmış işleyen aklını. Saatlerce ağlamış ve ağlamış…”

 Deli olunca bu fısıltılar sakızlı çaylı günlerin dedikoduya susamış kadınlarını anımsatıyor. Şimdi herbiri alkışlarla haykırıyorlar ritmi kalbime eş ritimle.

 “Daha kötüsü var mı bilmekten gerçeği? Kendi gerçeğini… Haydi kabul et! Kabul et neye dudak süreceğini! Haydi kabul et beline sarılan eli!”

 Bir acı bilgi topluca söylenince, ne hikmettir, rahatlıyorum. Beni de bir dans etme isteği sarıyor. Raksa hazır gövdemi sallıyorum rüzgarda sallanan bir kuru ot gibi. Evimde ampüller patlıyor, objeler savruluyor. Önemli değil. Boş vermeyi kutluyorum.