9 Temmuz 2022 Cumartesi

Öteki

 

 Lütfen söyle bana. O yerlerde doğmuş olmakla bir günaha başvurduk mu? İnsanlar sana uzun uzun baktıkça sinirleniyorum. Ama susmaktan alamıyorum kendimi. Benim güzel dostum, sakın eğme başını. Bu kavgalar beni ve nesilleri telef etse bile kimse gösteremez özgürlükten güzelini. 

 Tanrıça bela olsun o ırkçılara, o medeniyetten bahseden, üstten bakan beyaz mankafalara! Yoğrulduğu cehaletten başını kaldırmayıp eril medeniyetin taşşakları altında kalana… 

  O soğuk rüzgarlarda savrulmuş kuzgunlar senin sıcaklardan uçup gelen renkli fikirlerini anlayamaz. 

 “Medeniyetin altında ezildiği tek bir ırk vardır.”

  İşte çözümsüzlüğün açık ucu. 

  O bakışların elektriğini hissediyorum. Midem bulanıyor gizli gizli. Ümidin soluğudur o bulantı. Tıklım tıkış bir tren ve kinlenmiş mavi gözler… Bitmedi nefreti, dinmedi, dinmeyecek. 

 Siz kendine bunu layık gören koyunlar, kapatın kulaklarınızı daha fazla. Bir tekliğin, bir erkeğin motoruna bağlayıp kendinizi, sürükleyin gençliğini taze ruhların! Açlığın, sefaletin kederine varın! Sığının göklerden gelmeyen kararla o hırsız yuvalarınıza! Ve işte sizin gibi yığınlar saldırıyor belleklere, sokaklara. Sapık arzularıyla örtüyorlar kadınların yüzlerini. 

  “Yolunuzu kendiniz aydınlatın, ey düşmüş halklar! Eskiye olan o çirkin bağımlılıktan kurtulun.”

  Parmağını havaya kaldırarak dedi, “Tanrı sefaletle sınar!”. O zaman tanrı kimin yanında? 

   Bir gençliği umarsızca harcadılar.

  İstanbul… Sessiz şiir… O güzel bedenini bu hayvanlara asla sunmaman gerekirdi. Evimdin döndüğüm ve özlemdin eski günlerde. Hatıramda, her parçamda senin o sessiz çığlığının ve kendinden çıkarılmanın izi var. Şimdi bir ölünün uyandırılması seni eski günlerine döndürebilir mi? Beni sana döndürebilir mi? Bir tek rüzgarın yeterdi bana, o güzel şehir. 

  Hiç kimse düzeltemez hasarını bu iğrenç hiçliğin! Saramaz yarasını evi terk etmenin. Yine de üzüntü ve ötekiliğin saklayıp o kekremsi hissini, sonsuz bir keder içinde, İstanbul, seni unutacağım. Seni unutacağım.

3 Temmuz 2022 Pazar

3 Temmuz, Pazar

 

  Çocuklukta kodlanmış değersizlik duygusu, bireyin gelişimindeki en büyük engel, varlığına saldıran en büyük düşmandır. Deneyimlerimden elde ettiğim kadarıyla hayatımda en imtina ve sevgiyle yaklaştığım şeyleri baltalamaktan çekinmiyor, hataların fark edilişi sonucu ise hasta oluyorum. Bunu engellemek için kendime kızmamaya, bu hataları yapmakla kendi potansiyelimi ve değerimi azaltmadığımı kendime telkin etmeye karar verdim. 

  Bir süredir bir politika özeti üzerine çalışıyordum. Sabahları işe gidiyor, geceleri bu özet üzerine çalışıyor, genellikle uykusuz kalıyordum. Politika özetinin tesliminden önce bir grafikte önemli bir hatamı görmüş ve değiştirmiştim. Lakin politika özetini düzenlememe ve daha iyi bir hale getirmeme rağmen yanlışlıkla eski versiyonu teslim ettim. Ve ben bunu bir hafta sonra fark ettim. Halbuki özeti belirtilen tarihten önce teslim etmiştim. Defalarca kontrol etmeme rağmen o ayrıntıyı göremedim. Ben bu hatanın sebebinin kendimi bir şeyleri doğru bir şekilde yapmaya yeterli görmemem olduğunu biliyorum. 

 Ben başarılı ve disiplinli öğretmen bir anne ile mükemmeliyetçi mühendis bir babanın çocuğuyum. Çok okuyan büyük ablamın ve yetenekli ortanca ablamın aksine ben, aceleci, okumayı sevmeyen, okula gitmekten nefret eden bir çocuktum. Okumayı çok geç öğrendim. Dikkatimi çok uzun bir süre toplayamadım. İlkokul öğretmenim, kendi öğretmen arkadaşı olan anneme ne kadar başarısız ve tembel olduğumu söyleyip durdu. Bana hiç sevgi göstermedi. Annem de kendi öğretmen arkadaşını kırmamak için beni o sevgisiz ortamdan kurtarmadı. Ancak beşinci sınıfa geçtiğimde, büyük kavgalarla kendi okulumu değiştirip çok sevgi dolu bir öğretmenin sınıfına kaydolabildim.

 Yirmi beş yaşında bir kadın olarak hala o günlerdeki gibi kendimi değersiz hissettiğimi, bunun hedeflerime ulaşmakta bana ne kadar büyük bir engel oluşturduğunu görebiliyorum. Hoş, şimdi bana bu değersizlik duygusunu aşılayanlar böyle hissetmemin ne kadar saçma olduğunu söyleyip duruyorlar. Fakat kimse bu saçma duygunun üstesinden gelmek için ne yapmam gerektiğini söylemiyor bana. Yazdığım politika özetindeki bir grafikteki küçük bir hatanın, benim değerimi ve yeterliliğimi belirlemeyeceğini kimse anlatmıyor. Böylece benim mideme bıçaklar saplanıyor, uykusuz kalıyorum. Ama kendime hem köpek gibi çalışıp hem de okumanın ne kadar zor olduğunu, iyi bir iş başardığımı asla söylemiyorum. Ben kendime yaptığım bu işkenceden çok sıkıldım. Ve artık buna devam etmek istemiyorum.

 Yağlı boya ile resim yaptığımda yanlış bir fırça darbesinin ne kadar güzel bir şeye dönüşebileceğini defalarca kez gördüm. Artık bunu kendi hayatımda da yapmak istiyorum.