22 Kasım 2022 Salı

Ev

 

  Boğazda dalgalanan deniz, hiç söyler mi adını uzakta titreyen bedenlerin? Çocuk çığlığıyla yırtılan göğü İstanbul´un, bir lütufla yabancı toprakların üzerine yağar mı? Geride ev, masumiyet kalmadı. Bu derin köksüzlük kesmek üzere gerilen boyunda çırpınan nefesi. Özlemek de, dönmek de işkence benim için.

 Ben, arzuladığım, yüzümü döndüğüm karanlığın içimde dağılmış binlerce parçayı nasıl sakladığını biliyorum. Kimi koklamak istediğim, hiç duymadığım bir kokunun yalnızlığına bağlı. Saçta kömür, tende beyaz, bir ev benim yitirdiğim. Dumanı hiç tütmemiş, ocağında aş pişmemiş, tuğlası örülmemiş bir ev… 

 İşte bu yüzden aranmakta bu beden. Fakat adımda yoksun, bulmada beceriksiz, söylemede tutuklu. Zaten az şey var  acıyla yıkılmasını engelleyen. Yalnız bir adanın ortasında eğilen kupkuru bir çınarın parçası… Işıltılı kaldırımlarda onuruyla süzülen bir tülbent… Ve kavgasında başını eğmeyen dik bir yokuşun gürültüsü… 

 

 

 

19 Kasım 2022 Cumartesi

Ters

 

 Beli öyle bükülmüş, göğsü öyle geriye itilmişti ki, kafasının arkası topuklarına değmeye başlamıştı. Halbuki o tepesinde yükselen ayı görmek istiyordu. Gökteki o bembeyaz, o en uzak ama en yakın olanı… 

 Gözleri sımsıcak kırmızılıkla kaplanırken o, kanı ile ıslanan alnında ve saç diplerinde hissediyordu çözünmeyi. Damağından genzine kadar uzanan bakır iğne ağırlaşarak kafasını toprağa bastırıyordu. 

 O, iki ayağını yavaşça havaya kaldırdı. Şimdi amuda kalkmış bir pozisyonda duruyordu. Madem kafasını topraktan kaldıramıyordu, ayakları göğe uzanmalıydı. Böylece tepe taklak çevrilen dünyayı bir minare gibi yükselen ayaklarından görebilecekti. 

  Gözleri burnundan akan kanla kaplanmıştı. Kırmızılığın ardından görmeyi bıraktı. Gözlerini sıkı sıkı yumdu. Öyleki, ikisi birden derinin altında kayboldu. Geriye sadece ağız ve burundan oluşan bir yüz kaldı. 

  Derinin altında kaybolan gözler vücudunda bölüne bölüne göğe doğru ilerledi. Ayak tırnakları, tırnak derisinde ayrıldı. Her ayak parmağında, deri ile tırnakları arasında birer göz oluşuverdi. Ters yüz, üzgün bir ifade aldı. Çünkü gülüyordu. 

 Kargalar tersine duran bedenin etrafına toplanmaya başladı. Her biri kafasını toprağa yapıştırmış, kendi etrafında dönüyor ve göçlerde gördükleri nice kuşun hikayesini anlatıyordu. 

 Ters beden, bacakları uzaktan havada uçan bir üçgen gibi görünecek şekilde birleştirdi ayak tabanlarını. Birbirine yaklaşmış on tane göz, dimdirek aya bakıyordu böylece.Ay öyle parlak, öyle güzeldi ki, gözleri yaşarıyor, ayaklarından gözyaşları süzülüyordu. Bu gözyaşları çıplak bedenine damlıyor, özellikle apaçık görünen kadınlığını ıslatıyordu. Islaklık şekerli bir koku yayarak ormandaki diğer hayvanların, bedenin etrafında toplanmasına neden oluyordu. 

 Tilkiler kafaları toprağa yapışık şekilde kendi etraflarında dönerken kuyrukları sert rüzgarlar yaratıyor, yılanlar kafaları üzerinde dikelerek tersine bedeni taklit ediyordu. Kadınlığı ışığın altında sırılsıklam göğe çekilmek için tüm katmanlarını zorluyor, etli vajina yüzeyiyle titreyerek suyun dibine süzülen bir ahtapotun birine yapışık uzuvlarını andırıyordu. Zar zor nefes alan kafası ise burnuna kadar toprağa batmıştı.

 Tüm hayvanlar delicesine inliyor, o ise kahkahalar içinde mırıldanıyordu. Ormanın ortasında yükselen sesler göğü bile büyülüyor, onu, bir mıknatıs gibi yüzeye, denizlere, şehirlere ve cadıların gizli gizli toplandığı dağlara doğru çekiyordu. Kurtlar yaklaşan o koca maviliği gördükçe kendinden geçiyor, her bir kurt kafasını vajinanın üstüne koyup yıldızlara bakıyordu. Toprak gerildikçe geriliyor, gök parçalanarak evrene savruluyordu. Böylece evren, ayaklardan süzülen gözyaşları ile sulanıyor, sırılsıklam oluyordu.

 

8 Kasım 2022 Salı

Korkma

 

Gözleri trenin bir köşesine akmış,

Baharın mumları sökülerek sönüyor,

Sönme, dostum sönme.


Bir yerlerde yitirilmiş sevgisi

Kanatarak olmayan anıların en eskisini,

Kanama,dostum kanama.


Bak, bu yıkılmalar senelerin izi,

Hep sendin güneş yüzünü çeviren karanlığa,

Şimdi titreyince bacakların

Söküp atar gibi boğazını

Yılma, dostum yılma.


Şarhoş bir adam inler trenin kirli yerlerinde,

Senin de mecalin yok kaldırmaya ölmüşleri

Ölüleri unutma, dostum unutma.


Sayıklayınca yaşlanan dostlar keşkeleri,

Hatırlayıp da genç bedenin yarım kalmış hislerini,

Pişman olma, dostum pişman olma.


Geriye bakmanın kalbine dertten öte ne zulmü var,

Zulmü içip aç karnına bir ekmek sokamadıktan sonra.

Ki senin açlığın ensenin en masum kokusunda gizli,

Bu sevgisizlikte korkma dostum, korkma.

6 Kasım 2022 Pazar

01:14

 

 Şayet bilmenin telaşı uyutmuyorsa beni ve “ben” i  öğrenmenin yorgunluğuyla sararıyorsam içimde savrulan kavgalarda da, yüz çevirene küstüğüm sorgularda da haklıyım. 

 İnsan kendini öyle kolay kazımıyor, kazanmıyor hiçbir zaman. Sanrılarını da korkularını öyle alelade yüklenmiyor sırtına. Ben hatalarıma verdiğim tepkileri elbette ki savunmuyorum. Kafa karışıklıklarım, arzuların ardından gösterdiğim acelecilik ve çabuk dağılan dikkatim beni yanıltıyor. Fakat bir konudan, bir odaktan asla kaldırmıyorum gözlerimi. Asıl beni, daha örtülmemiş ve üstüne yazılmamış olanı bulmaya çalışmaktan asla vazgeçmiyorum. İnsan yalancı bir dosttan, sıkıcı bir işten, onca emekten ya da görmezden gelen bir sevgiliden kolayca vazgeçer. Ama kendinden anca ahmaksa gider. Kendime birçok sıfat takabilirim olumsuz. Belki bu olumsuz sıfatları destekleyecek bir sürü insan da bulurum. Ama ahmak değilim. 

  Kendimi bulma çabam birilerini, bazı toplumsal değerleri, sevgileri ya da beklentileri çiğniyor, görmezden geliyorsa afaroz edilme onuruna hemen, şimdi erişebilirim. Ama kendinden giden bir ahmak olmayacağım. Hatta gözlerimi daha çok, daha daha çok açacağım kuşkusuz. Her hareketimi, kolay kandığım sevgileri, umarsızca kurduğum hayalleri ve kızınca kızaran kaşlarımı denetleyeceğim. “Neden?”, diyeceğim ben de. Neden? Nedir beni, bu amansız kırgınlıklara, terk edilişlere ve terk etmelere iten? Hangi güç delicesine düşündüren bir kuşun kanadının eşsiz güzelliğini? 

  İnsan davranışınlarını yorumlama cüretini, ne kendinden zayıfların bacak arasında ne de yüzlerce satırdan sayılarda aramalı insan. Aklı olan insana  hatadan muaf ilk veri, “kendi” dir. Kendim hakkında gösterdiğim merakı ve tutkuyu, kendini başkalarının gözünden izlemeye alışmış kimseler sorgulayacaksa ben o yanlış sorgunun içinde olmam.