27 Aralık 2018 Perşembe

Mekanlarda - Kahveci



 Yazmak ibadete dönüştüğü için bu kadar tanrısız hissediyorum. Kendim olmaya hiç vaktim olmadığından...
 Hayattan aldığı zevk, kişinin varlığını tanımladığı "o işe" bağlı olarak değişiyor. "Çok paraya gerek yok.",  diyorum. Yemek de yemeyebilirim. Tek ihtiyacım yalnızlık, odanın birinde, herhangi bir masanın ucunda savrulan birkaç kağıt ve kalem. İçimdeki bu tutkuya rağmen elimdeki nasırın zihnimde şekillenmiş hikayelerin bir sonucu olmaması ne acı. Halbuki ben nefes alışverişlerimi yazmaya bir neden sayardım.
Neyse ki uykudan çalmak diye bir kurum var. Meşrebine göre değişen eylemlerle döşenmiş bu muhteşem örgüt benim yaşamak için son şansım diyebilirim. Bir de zorunlu olarak okuyacak biri varsa karşımda,  bu pek tatmin edici. Çünkü bazen hayallerimde yazı yazdığımı görüyorum, sözcüklerimi dinleyecek bir kişinin varlığı, hayal ve gerçeği ayırmama yardımcı oluyor.
Eski günlerdeki gibi bir kahveciye oturup etrafı izleyerek birkaç örgü kuracak olursam diyebilirim ki bu küçük mekanda dikkatimi en çok çeken şey,  sevdiği kızın gözlerine aşırı bir muhtaçlıkla bakan, ailesinden yeni koptuğu pek belli bir üniversite talebesidir. Gözlerini, sevgilisinin gözlerinden ayırırsa kendinden eksilecekmiş izlenimi veren bu zat, beni geçmişimde karşılaşmaktan pek de hoşlanmadığım bir kadın figürünü hatırlamaya itiyor. Böylesine kendinden vazgeçiş ve tüm rasyonellikten sıyrılarak güvenme ve sevme hali bir deliliğin yavaşça bedeni sarmasından başkaca bir şey değildir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.