28 Aralık 2018 Cuma

Mekanlarda-Taksi



 Çabuk unutmak gayet muhteşem bir özellik olduğu gibi kişinin, yaşadığına dair eminliğini de kökünden kazıyan bir şeydir. Tüm aşklarım, gezip gördüğüm ülkeler, yazdığım tonla şiir tarafımdan asla yazılmamış, ulaşılmamış ve hatta varlığından haberdar bile olunmamış çeşitli bilgilere çoktan dönüştüler. Hayatıma ve benliğime karşı geliştirdiğim bu karmaşık ve ani yabancılaşmalardan birini karlı bir akşamda, taksinin birinde yaşadım.

 Bende hatrı sayılır emeği olan ve vakit geçirmekten pek zevk aldığım, bir süredir beraber yaşayan bir çiftin evinden dönmekteydim. Hava hayli soğuktu ve elimde bilgisayar çantam vardı. Buzlanmış yolda korka korka yürümekteydim. Birkaç gün evvelinde düştüğümden ve vücudumdaki morluklar henüz geçmemiş olduğundan dikkatle yere bakıyor; düşersem bilgisayarım değil, kafam kırılsın diye bilgisayar çantasını olabildiğince geri tutuyordum. Bu sırada tüm günü gözden geçiriyor, hocaların planlarımı alt üst eden sınav ertelemelerine sövüyor, tüm bu birikmiş hayatı nasıl yetiştirebilirim diye kafa patlatıyordum. Sızlayan küçük kalp kırıklığımı da saymazsak, ki ben bunu ilgimi yönelttiğim kişiye asla bakmayarak ve varlığını tamamıyla zihnimden silerek elimine etmiştim, hiç de azımsanmayacak bir "sözde rasyonellik"(Türkçesi kişinin kendini olağanca çabasıyla aldatmasıdır.) içerisindeyim. Çiftin evinin yakınındaki pazar yolunu yürüdükten sonra kaymadan veya yaralanmadan yurda asla ulaşamayacağımı fark etmiş oldum ve taksiye binmeye karar verdim. Fakat etrafta tek bir araba bile yoktu. İçinde bulunduğum sessizliğin ve sokaktaki ıssızlığın derinliğinden ürpererek hızlı adımlarla yola doğru yürüdüm. Çok ani bir şekilde, pazarın karşısındaki ışıklarda bir taksi olduğunu gördüm. Bomboş yolun ortasından koşarak taksiye el salladım. Taksi yeşil ışık yandığı halde durmaya devam edince beni beklediğini anladım ve hiç kontrol etmeksizin taksiye bindim.

 Taksici kocaman renkli gözlü, orta yaşlı bir zattı. Hafif bir tonla iyi geceler diledi. Ben de hiç kontrol etmeden ve tedbirsiz bir şekilde taksiye bindiğim için gayet tedirgindim. Bu yüzden soğuk bir tonla karşılık verdim ve okula gitmek istediğimi söyledim. Sessizliğimizden birkaç saniye geçmemişti ki adamcağız yumuşak bir ses tonuyla aracına binen birkaç öğrencinin okulun ismini ingilizce söyleyerek ve tabiki beyefendinin anlamayacağını düşünerek kendisini aşağıladığı bir dizi olayı anlatmaya başladı. Başkaca konulardan konuştuğunu  anımsıyorum. Fakat ne oldukları hakkında tek bir fikrim bile yok. Şöfor ben ona soru soruyormuşcasına konu değiştiriyor, evet veya hayır diyordu. Halbuki ben sessiz bir şekilde onu dinliyordum.

 İçinde bulunduğum durumun tuhaflığının farkında olmama rağmen yolu izliyor, bezgince yurda ulaşmayı bekliyordum. Gözlerimin önünde yollar, ağaçlar ve aracın koltukları şekil değiştirip tuhaf bir şekilde aynı erkek figürüne evriliyor, tanıdığıma emin olduğum halde gözümde canlanan bu kişinin kim olduğunu kestiremiyordum. Aracın durmasıyla aniden sıçradım ve algılarımı dış dünyaya açtım. Sesimin son yankısı arabanın içinde gezinip zihnime erişmişti. Şöfor benimle ettiği muhabbetten çok keyif aldığını belirterek teşekkür etti. Söylenenlere hiçbir anlam veremeden parayı uzattım ve arabadan indim. Tüm yol boyunca adamla konuşmuştum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.