22 Şubat 2019 Cuma

Doğum


  Ankara öğlene koşuyor. Öyle bir doygunlukta ki ayazın pırıltısı, gözlerimi açmaya neden aratıyor bir şehrin tuhaf yalnızlığı. Keyifsizliklerimden bir dağ yaptığım kirli yorgan, yurdun küf kokusu ve bastıramadığım ağır özlemin ve dostluğunla, beyaz bir çocuğun doğumuna hazırlamaya çalışıyorum kendimi. Hani,  seneler önce doğan küçük, pamuk yumağı, çiçek teni...Seneler önce diyorum. Çünkü yaşımı ve yıllarımı saymayı unutalı epey oldu. Sadece büyük bir hiçliğin gürültülü çağlayışında, varlığı belirsiz zamanı izliyorum.
  Sen burada olsaydın elbet zamanı müthiş neşelere boğmazdık. Yine sessizce oturur, bir duvara gözlerimizi diker, her kahve damlasında birbirimizi anlardık. Ama dediğim gibi anlardık. Anlam kazanırdı bu tuhaf dünyanın bir konusu ya da bir zamanı. Böylece gri zemindeki kırık mermerleri saymaz, karşı yatağın altındaki delikten çıkan akreple konuşadurmazdım. Susmakla yoğrulur ama aslında çok şey söylemiş olurdum. Yine de şükretmek gerek zamana, kadere, evrime ya da seni yaratan her neyeyse işte.Yapamadıklarımızın bir gün için doğmaya şansı olduğundan...
 İyi ki doğdun.

                                  Sevgili dostum B. C'ye

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.