21 Mayıs 2022 Cumartesi

Hayatın Memesini Kemirmek

 

 Yazıp yazıp silmenin asıl manası korkudur. Duyguların açık dışavurumunun diğerleri tarafından yargılanmasından değil, belirli tehlikeler içeren eylemler doğurmasından korkmak. Yoksa şu ana kadar tüm pisliklerini gördüklerimin, tükürürdüm sayfalarına defterlerimin. Böyle klavyenin ardından sessiz sessiz söylenmek daha iyi. Titreyen çeneler görmek ve kendi içinde kaynayan bağırışlar duymak istemiyorum. 

 Yorgun değilim. Sadece hamakta boylu boyunca uzanıp, keyif çıkarmayı özlemiş biriyim. Kalabalıkların kaosuna katılmak istemiyorum. Çünkü artık kaosta aradığım bir düzen kalmadı. Düzensizlik istiyorum. Bir yere gidemeyiş, varamayış arzuladığım. Yarım kalmak… Tam olmak isteyenler bir sokak, bir ülke, bir dünya dolusu. Benim eksik bir ruhla, bir ölümlü olarak çırpınmakla bir sorunum yok. 

 Bu yarışın sonu, birileri için de delirme hali olacak. Bir kendinden geçiş var havada. Başkasının sahip olduklarına bu kadar adanmışlığı ilk defa görüyorum. Çok uzun zamandır onlarla, insanlarla olmadığım için bu hezeyanın başlangıcını kaçırmış da olabilirim. Ama ben daha, o kadar,  kendimi kaybetmedim. İnsanları, evlerini, yamaçlarını, gülümsemelerini emmeyi ve soğuk bir tastan su içer gibi kana kana tüketmeyi istemiyorum. Bunu çeşitli yollardan yapan çok deliyle karşılaştım. Bunlardan biri zavallı bir kızcağız idi. Sonunu görmezden gelerek delirişinden uzaklaştım. Çünkü bu kimselerin her şeyi hayvani bir hınçla bitirmek, benliğinde yitirmek istemesini anlamıyorum. 

 Anne memesi, evet eksik kaldıysa ağızda, biliyorum ki amansız bir çıldırıya neden oluyor haset dediğimiz. Herkesin mi annesi, sütü yanağında kurumuş bebeğini memesiz, kokusuz bıraktı? Benimki de benimle pek vakit geçirmedi oysaki. Ben iyi emdim sanırım. Bir üç yıl kadar… O yüzden hala bu doygunluğum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.