6 Kasım 2022 Pazar

01:14

 

 Şayet bilmenin telaşı uyutmuyorsa beni ve “ben” i  öğrenmenin yorgunluğuyla sararıyorsam içimde savrulan kavgalarda da, yüz çevirene küstüğüm sorgularda da haklıyım. 

 İnsan kendini öyle kolay kazımıyor, kazanmıyor hiçbir zaman. Sanrılarını da korkularını öyle alelade yüklenmiyor sırtına. Ben hatalarıma verdiğim tepkileri elbette ki savunmuyorum. Kafa karışıklıklarım, arzuların ardından gösterdiğim acelecilik ve çabuk dağılan dikkatim beni yanıltıyor. Fakat bir konudan, bir odaktan asla kaldırmıyorum gözlerimi. Asıl beni, daha örtülmemiş ve üstüne yazılmamış olanı bulmaya çalışmaktan asla vazgeçmiyorum. İnsan yalancı bir dosttan, sıkıcı bir işten, onca emekten ya da görmezden gelen bir sevgiliden kolayca vazgeçer. Ama kendinden anca ahmaksa gider. Kendime birçok sıfat takabilirim olumsuz. Belki bu olumsuz sıfatları destekleyecek bir sürü insan da bulurum. Ama ahmak değilim. 

  Kendimi bulma çabam birilerini, bazı toplumsal değerleri, sevgileri ya da beklentileri çiğniyor, görmezden geliyorsa afaroz edilme onuruna hemen, şimdi erişebilirim. Ama kendinden giden bir ahmak olmayacağım. Hatta gözlerimi daha çok, daha daha çok açacağım kuşkusuz. Her hareketimi, kolay kandığım sevgileri, umarsızca kurduğum hayalleri ve kızınca kızaran kaşlarımı denetleyeceğim. “Neden?”, diyeceğim ben de. Neden? Nedir beni, bu amansız kırgınlıklara, terk edilişlere ve terk etmelere iten? Hangi güç delicesine düşündüren bir kuşun kanadının eşsiz güzelliğini? 

  İnsan davranışınlarını yorumlama cüretini, ne kendinden zayıfların bacak arasında ne de yüzlerce satırdan sayılarda aramalı insan. Aklı olan insana  hatadan muaf ilk veri, “kendi” dir. Kendim hakkında gösterdiğim merakı ve tutkuyu, kendini başkalarının gözünden izlemeye alışmış kimseler sorgulayacaksa ben o yanlış sorgunun içinde olmam.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.