22 Kasım 2022 Salı

Ev

 

  Boğazda dalgalanan deniz, hiç söyler mi adını uzakta titreyen bedenlerin? Çocuk çığlığıyla yırtılan göğü İstanbul´un, bir lütufla yabancı toprakların üzerine yağar mı? Geride ev, masumiyet kalmadı. Bu derin köksüzlük kesmek üzere gerilen boyunda çırpınan nefesi. Özlemek de, dönmek de işkence benim için.

 Ben, arzuladığım, yüzümü döndüğüm karanlığın içimde dağılmış binlerce parçayı nasıl sakladığını biliyorum. Kimi koklamak istediğim, hiç duymadığım bir kokunun yalnızlığına bağlı. Saçta kömür, tende beyaz, bir ev benim yitirdiğim. Dumanı hiç tütmemiş, ocağında aş pişmemiş, tuğlası örülmemiş bir ev… 

 İşte bu yüzden aranmakta bu beden. Fakat adımda yoksun, bulmada beceriksiz, söylemede tutuklu. Zaten az şey var  acıyla yıkılmasını engelleyen. Yalnız bir adanın ortasında eğilen kupkuru bir çınarın parçası… Işıltılı kaldırımlarda onuruyla süzülen bir tülbent… Ve kavgasında başını eğmeyen dik bir yokuşun gürültüsü… 

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.