4 Ağustos 2022 Perşembe

Cadı Dağından Gelen Sesler

 

   Güneşin etrafında dönen küçük kelebekler gibi çırpınan göğsünü, arzuların keskin günahkarlığı içinde izledim. İçeriye baktım sinsice. Senin de sahip olduğun içeriye, aksanlı sesler çıkaran deliklerine. Gevşemek istedim altında varlığın. Dudaklarımın kenarları ıslandı. Dişi beynin hayasızlığına hayran kaldım.

  Etik, etkin… Öyle gizlenmesi büyük bir yalan ki, her an süzülebilir dar yollardan kadınlığın hasta sıvıları. Yüzyılların hasta olarak gördüğü o sıvılar… Halbuki ben defalarca suladım ormanları yağmurlarımla ve sürdüm göğsümü defalarca toprağa. 

“Ayın karşısında, kocaman bir şehrin ortasında, çıplak bir beden… Kimse duymadan, kimse görmeden… Şeytan katılmadan… Ama en şeytani olan çocuk masallarında...”

  O merhem vücudumuza sürdüğümüz ve bizi yükselten göğe, ne bir günahsız etinden ne kurbağa başından ne de karanlık büyülerden. Tanrısallık veyahut bilgelik değil, kalın ve uzun bir süpürge üstüne binip uçtuğumuz büyülü gecelerde.

  Şimdi o daracık, sıcak, nefessiz yerde kapıyı açacak, seçecek olan kişi benim. Ya dua et, kutsal ruhu titreten kadının ardından kaybettiğin adın ve devletin senden çaldığı o ünvan için ya da sessizce süzül içeri kapımdan. Savaşmadan bende ol. Bize dua et.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.