30 Temmuz 2023 Pazar

Rüya: 30.07

 

 M. isimli istasyonda, bir bankta uyandım. Neye kızdığımı, kime başkaldırdığımı hatırlamıyordum. Lakin evi bir hışımla terk etmiş, yolumu karıştırmış ve kazayla bu istasyona savrulmuş olmalıydım. Çünkü bu yer bana hiç tanıdık gelmiyordu. 

  Karşımda koskoca bacaları ve kapkara dumanıyla bir sanayi bölgesi yükseliyordu. Ve ben varlığımın dünya üzerinde işaretlediği bu noktayı bulmaya çalışıyordum. Nerede olduğumu anlayabilmek için istasyonun merdivenlerinden aşağı indim. Bacaklarım titriyordu. Bir yorgunlukla trenin son istasyonuna kadar uyumuş, sonra bu uykuyu istasyonun bir bankında sürdürmüş olmalıydım. 

  Uzuvlarımı görmekte zorlanıyordum. İkindi vakti uyumanın tatsız baygınlığına gözlüklerimin olmayışı eşlik ediyor,  görüşümü bulanıklaştırıyordu. Hücrelerim ağırlaşmıştı. Bedenimi zor taşıyordum. Camı kırık telefondan eve dönüş yolunu bulmaya çalışıyor; fakat bir türlü zihnimi toparlayamıyordum. 

  Tren istasyonunun alt geçidi beni sanayi bölgesinin girişine yönlendirmişti. Güneş gözümü parçalayarak, beynimi yakarak dikiliyordu tepemde. Yapıların açık gri ikiyüzlülüğü estetik zevkime işkence ediyordu. Bu bulantının içinde zihnimi toparlayıp eve geri dönebilmek istiyordum.

  Etrafta kimseler yoktu. Tek başıma, nerede olduğumu bilmeden yürüyordum. Tedirgindim. Bilmediğim bu yerin, bu parıltılı günün gerçekliğinden şüphe ediyordum. 

  Ben bu şüphe içinde bir elim omzumda korkuyla etrafı incelerken tuhaf adımlarla yürüyen birilerinin arkamdan geldiğini fark ettim. Ve aniden bu çarpık adımlara şiddetli bir bağırtı eşlik etti. Tok bir erkek sesi, bilmediğim bir dilde birine dişlerini sıka sıka bağırıyordu. 

  Arkamı dönüp baktım. Ufak boylu, bıyıklı, bembeyaz yüzlü bir adam, on-onbir yaşlarında bir erkek çocuğunu, tahminimce oğlunu, ensesinden yakalamış dövüyordu. Öyle bir şiddetle bağırıyor, öyle hırpalıyordu ki zavallıyı, bir yumruğumla yüzünü dağıtabileceğim bu ufak adamdan korktum. Çocukcağızla göz göze geldiğimdeyse gözlüklerinin ardındaki simsiyah gözlerinde alevlenen korkunun, içine düştüğüm dehşeti delicesine haklı kıldığını fark ettim. 

 Kendi vücut hatlarımı bulanık gören gözlerim, tuhaf bir şekilde bu çocuğun yüzündeki ufak izlere kadar görebiliyordu. Hemen onlara arkama dönüp yürümeye devam ettim. 

  Önümdeki beş basamaklı merdivenden inerken titreyen bacaklarımı tutmaya çalışıyordum. Normalde aile kavgaları beni bu kadar telaşlandırmaz. Lakin bu adam çocuğa öldüresiye vuruyor, bağırışları arkamda daha da hiddetleniyordu. Bir ezilme, bir cismin hızla bir tene değmesinin sesiyle kaskatı kesildim. Adam çocuğuna çok sert bir cisimle vurmuş olmalıydı. 

  Kalbim artık göğsümü parçalayacak gibi atıyordu. Bir şeyin bana yaklaştığını hissediyordum. Adam arkamdan geliyordu. Fakat bu sırada da bir şey sürüklüyordu yanında. 

  Başımı yere eğdim. Ve aniden küçük çocuğun baygın bedeninin yanımdan geçtiğini fark ettim. Sonrası yine bir uyanma hali…Bir hastanede uyandım. Başımda korkunç bir ağrı vardı ve yaşlı bir doktor bilmediğim bir dilde benle konuşuyordu. Bu tuhaf rüya bitmek bilmemişti.  

  Şükür ki en sonunda gerçekten, gerçeklikte uyandım. Kafamdaki sızıyı hala hissedebiliyordum. Çok garip bir rüya görmüştüm. Yüreğim hala kapkara… Bu kabusa bir anlam vermeye çalışıyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.